Anekdotlar
Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya döneminin liderleri içerisinden 21 nci yüzyıla geçebilen tek liderdir. Üstelik diğer liderler kendi halkları tarafından yok edilmemin acısını yaşamışken, o hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla, sevgisiyle, saygısıyla hala yaşayabilen dünyadaki tek liderdir. Önemli olan da sanırım, yaşarken ölmek değil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir?
ATATÜRK' ü biz hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık; asker ATATÜRK ya da devlet adamı ATATÜRK olarak.
Bu verdiğim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına da rastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını denize döktüğü düşmanı,Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet Bayramı Atina' daki Türk büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, ATATÜRK' ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal.
Yıl 1938, General McArthur' un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında duran yüzyirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der: "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal' i görmek için neler vermezdim". Mc Arthur'a bunu söyletebilen o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa Kemal' i düşünebiliyor musunuz?
Yada, yıl 1938. Bir İran' lı şair bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir şiir yazar. İşte o şiirin iki mısrasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki:
"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse,
Başına Mustafa Kemal gibi lider getirir." dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabilen Mustafa Kemal.
Yıl 1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyor ki : "Bu gün UNESCO' nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal' dir.' Öneri nedir ? Öneri ise onun doğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı UNESCO' nun 152 ülkenin devletleri aynı anda kutlasın önerisidir. Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler: "Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?" şeklindeki kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlar, yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler; "Genç delege arkadaşım hatırlatmak isterim ki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı her ülke her problemimizde çare olarak aramalıyız" sözlerini döktürtebilen bir Mustafa Kemal. Sonra nemi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülke şu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya "ne yani" diye. O İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler; "Ben ATATÜRK' ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum".
İşte o muhteşem belge diyor ki;
"ATATÜRK KİMDİR; ATATÜRK ULULARARASI ANLAYIŞ, İŞBİRLİĞİ, BARIŞ YOLUNDA ÇABA GÖSTERMİŞ ÜSTÜN KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR İNKİLAPÇI, SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞİ OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU"
Hadi gelin Haiti' ye gidelim. Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyet bırakmıştır. Haiti' ye baktım haritada bir kutup kadar uzak ülke. Haiti Cumhurbaşkanı 1996 da öldüğünde vasiyeti açılır. Vasiyetinde mezar taşına yazılması için bir metin bırakmıştır. Haiti Cumhurbaşkanının bugün mezar taşında yazan hitabeyi sizlere okumak istiyorum. Diyorcki "Bütün ömrüm boyunca Türkiye' nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK' ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm". İnanın konferans böyle biter. Filipinlerden Çin' e kadar o kadar çok örnek varcki. Ama gördük 1925' de 1938' de 1996' da 2000' de 2005' de her ülkeden, her cinsten, her statüden insanın özlemle, sevgiyle, saygıyla aradığı ama bizim olan bir Mustafa Kemal' den bahsediyoruz. Bu gün Türkiye' nin en büyük sorunu nedir? dersem cevap olarak kulağıma gelenler şunlar; ekonomi diyorsunuz işsizlik diyorsunuz. Ama bence Türkiye' nin çok önemli bir problemi var o problemi çözersek Türkiye ekonomiyi de çözer Türkiye işsizliği de çözer. Evet Türkiye' de lider yetiştirme sorunu var.
Lider deyince de nedense hep siyasi lider anlıyoruz ben ondan bahsetmiyorum, ATATÜRK' ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu. İlki Çanakkale' de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım. O günün Ankara'sı kurak, çorak bir köy. Çankaya'dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. "Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle?". "Eee, o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var". Yani "niye şaşırıyorsunuz?" der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına "İşte bu benim..." derken bir de bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor "Ne yaptınız bu ağaca?" diyor. "Paşam yolu genişletmek için mecburduk, kestik o ağacı" diyorlar. '"Yahu" diyor "bir tek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum". Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz ? Hayır. Çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal' in omuzlarındadır da onun için.
Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. Yahu" der "sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdinmi ki kesmeye muktedir görüyorsun kendini. Bahçıvan der ki; "Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz. Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz". Bir an düşünür; "Hayır, gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız" der. Derler ki bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutup da ağaçtan uzaklaştırmak? Ama inanırmısınız mühendis değil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyormusunuz? İstanbul' daki köprü altındaki tramvay raylarını Yalova' ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğu gibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvayraylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek hala Cumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder.
Hadi gelin 5 Mayıs 1935, Ahlatlıbel' e gidelim. Ahlatlıbel Ankara yakınlarındaki kazıların başladığı yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazılarının yapılma emrini veren Mustafa Kemal, müzelerin açılma emrini veren de Mustafa Kemal. Ama bugünkülerde olduğu gibi açın, kazın, imza; öyle değil. Nasıl yetişmiş inanın, 25 yıllık araştırmacıyım hiç anlamadım. Bakıyorsunuz Efes kazıları başlıyor iki kere gidiyor, Konya‘da Asar kazıları başlıyor başında, bir de bakıyorsunuz Ahlatlıbel kazıları başlamış başında, toprak alıyor, ölçüyor, biçiyor. "Ya ne yapıyor Mustafa Kemal" diyorlar. Çankaya' ya gidiyor, Çankaya' da üç gün üç gece hiç uyumadan; uyumamak için alnına ıslak bezler koydurmuş, birilerini çağırıyor, telefonlar ediyor bir heyecan bir telaş. Üç gün sonra "gelin diyor Ahlatlıbel' e gidiyoruz". Hemen geliyor diyor ki "arkeologlar toplanın". Biliyorsunuz başlarında en büyük arkeoloğumuz Zübeyir KOŞAR var. Bu Zübeyir KOŞAR' ın bize bir anısıdır. Toplanıyor ve diyor ki Mustafa Kemal heyecanla: "kazdığınız yer yanlış, şurayı kazmanız gerekir". Yabancı arkeologlar "el insaf paşam, anladık iyi askersin, iyi devlet adamısın ama yani bu işte bizim işimiz, niye karışıyorsun" der gibi aralarında birkaç şey oluyor ama emir büyük yerden. Başlıyorlar Mustafa Kemal' in gösterdiği yeri kazmaya. Sonuç mu? Bütün bulgular ordan çıkacaktır. İnat uğruna, kendi ceplerinden ödedikleri ve kendi dedikleri yeri kazarlar hiçbir bulguya rastlayamazlar.
Yıl 1937, Münir Hayri EGELİ'yle odalarına çekilirler. Çankaya' da ne mi yaparlar? ATATÜRK bir film senaryosu yazmıştır, adını da koymuştur: "Ben bir İnkilap Çocuğuyum" dur adı. Kendi yazdığı film senaryosunu Münir Hayri EGELİ çekecektir, ATATÜRK oynayacaktır. Ama yıl 1937' dir, ömrü vefa etmemiştir.
Sizi 1914 Anafartalar' a götürüyorum. Anafartalar' da savaşın bir dinlenme yerinde çadırınıza gelirsiniz postalları çıkarır rahatça dinlenmek istersiniz. Öyle bir şey yok. Macar Türkoloğu Nemet' in, Fransız Türkoloğu Devin' in Türkoloji albümleri duruyormuş. Açıyor onları okuyor Mustafa Kemal. Diyorlar ki "niye bunları okuma gereği duyuyorsun?". Verdiği cevaba bakın. "Savaştan sonra bu dilin değişme ihtiyacı var onu tespite çalışıyorum". Yıl 1914, gelelim 1916' ya. Bitlis cephesi komutanı Mustafa Kemal Bitlis cephesinde çökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve çadırına geliyor, yaveri İzzettin ÇALIŞLAR' ı çağırıyor ve eline bir not veriyor. Notta ne yazıyor biliyor musunuz? "Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına serbestisini vermek, onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak". Yıl 1916, Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbir şeyi yok. Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını. Peki sizce tam savaşın en hararetli zamanında neden Türk kadını geldi Mustafa Kemal' in aklına. Kurtuluş Savaşında gördüğümüz kadın manzarası, değil ATATÜRK' ü, dünyayı şaşırtan bir manzaradır. Ülkelerin savaşları olmuştur ama topyekün savaş örneği ilk defa Kurtuluş Savaşında görülmektedir.
Atatürk bu savaşta Ayşe Hatun' u tanımıştır. Ayşe Hatun' u hepimiz tanıyoruz. Bilmeyen var mı içinizde? O'nun yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir? Ya da zamanımızda hangi kadın yapabilir? Benim bir kızım bir oğlum var inanın bu kadar araştırmacıyım düşünüyorum. Biliyorsunuz sekiz aylık kızı kucağında omzunda mermi ve cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylık kız dinler mi düşmanı, ağlamaya başlıyor. Ve bu sırada ölmesi falan problem değil Hatun' un, ama düşman eğer onları fark ederse çok kısıtlı olan cephane cepheye gidemeyecek, bütün düşüncesi o Ayşe Hatun' un. Ve bu arada çocuğunu göğsüne yaslar, düşman biraz geç gider, indirdiği zaman kendi elleriyle çocuğunu şehit ettiğini görecektir Ayşe Hatun yada diğer adıyla Tayyibe Hatun. Peki ne yapar? Çocuğunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynen şunları söyler. (Kafile başkanı komutanımız aktarıyor bunu). "Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doğacak Türk çocukları için şehit oldun yani şurada oturan bizler için şehit oldun, bu benim için de senin için de bir şereftir. Yeter ki vatan sağ olsun"... omzuna alır, cephanesini ve yola koyulur.
Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, -30 derece, -40 derece. Ve 75-80 yaşlarında bir nine. Gerisini gelin kafile komutanı Mustafa Necati' den dinleyelim. Mustafa Necati neyi görür? Bütün yorgan battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüş kendisi pazen elbiseyle. Aynen şunları söyler "nine kar sepeliyor, hava çok soğuk, bari şu yorganı alsan sırtına".Aldığı cevap "dokunma ona, o millet malıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama onunla binler doğacak binler. Hayır oğlum hayır hiç üşümüyorum, soğuğu hiç duymuyorum ki. Düşman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul" diyen bir nineyi tanıdı Mustafa Kemal.
İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara' ya hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler. Ertesi gün kompartımanın kapısını çalar yaveri, açar, yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk. Yaveri "Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde niye böylesiniz? der. "Ya çocuk kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşunuz. Kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, ben de uyumadım kalktım" der. Yaveri; "Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz, hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan söylüyor bunları tarihi bir cevap; der ki "Geç fark ettim hepiniz en az benim kadar yorgundunuz. Hiçbirinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil milletimin rahat uyuması".
Bu arada İstanbul ve Ankara illerinden birisine ATATÜRK adının verilmesi için bir kanun önergesi veriliyor meclise. Ya İstanbul' a ATATÜRK diyorduk ya Ankara' ya. Bu önergeyi vereni hemen çağırıyor ve aynen şunları söylüyor ; "Bir ismin dillerde kalması için şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın bu şehrin ismi İstanbul ama Fatih Sultan Mehmet' i hemen hatırlıyoruz. Ben tepelerine, şehrin temellerine ismimi yazarak değil milletimin kalbine yazarak anılmak isterim."
ATATÜRK de et artı kemik artı kandı,
İnsanüstü değildi yani ATATÜRK.
ATATÜRK de herkes gibi kusurları olan,
Küçük büyük ve çirkin de olabilirdi,
Ama güzeldi.
ATATÜRK yorgunluk kahvesini bir su başında yudumlamayı,
Serhat türkülerini, Alaturkayı, mesela Safiye Aylayı,
Yemeklerden fasulye pilakisini seven,
Miri kelam bir İstanbul efendisi.
Aşık ve şair, mahcup ve ürkek,
Karadenizli değil ama Karadeniz kadar canlı,
Adanalı değil ama Adanalı kadar sıcak kanlı,
Ve bir Aydınlı kadar oturaklı ve zeybek.
Velhasıl bizim mayamızdan, bizim kumaşımızdandı Mustafa Kemal.
İnsan üstü değildi ATATÜRK, Tam insandı.
Ne Söylediler
- Emil Lengyel
……Soyadı kullanmayı benimsemek , Batılılaşma sürecinin bir parçasıydı ve halkı ondanAtatürk ünvanını kabul etmesini diledi. Henüz altmışına bile gelmeden , bu dünyadan ayrıldı ve bedeni toprak altına defnedildi; ancak , O ölmemişti. . . . . . Bedeni mezarın altına girmesine karşın, Atatürk, ülkenin reisi olmayı sürdürdü.Kurulan yeni partiler ve benimsenen yeni ideolojiler , yeni çözümler hazırlamak gereğini doğurdu. Gene de programlarını ne olursa olsun , bütün partiler Atatürk’ün mirasının koruyucusu olduklarını ileri sürdüler.
Kemal’in yerini tarih belirlemiştir. O, yalnız Türkler’in babası değil, dünyanın geri kalan kısmının büyük bölümü içinde temel reformların esin kaynağıdır. Gerçekleştirdikleri başka başarıları ölçmede kullanılan bir gösterge durumuna gelmiştir.Yeni Türkiye’nin bir simgesidir, ama aynı zamanda Doğu’nun kendi kendini yaratan Batı zihniyetli insanının dinamizminin de simgesidir.
- Franklin D. Roosevelt
Mustafa Kemal hakkındaki bilgiyi O’nu çok iyi tanıyan birisinden edindim. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin Dışişleri Bakanı Litvinof’la görüşürken, onun fikrince bütün Avrupa’nın en değerli ve ilgi çekici devlet adamının bugün Avrupa’da yaşamadığını, Boğazların gerisinde , Ankara’da yaşadığını , bunun Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaşkanıGazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledi.
- Winston Churchill
Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonrada Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa içinde en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve Modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir.
- Eleftherios Venizelos
Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklikler pek seyrek gerçekleşir….Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.
- Cavaharlal Nehru
Kemal Atatürk veya bizim O’nu o zamanlar tanıdığımız ismi ile Kemal Paşa, gençlik günlerinde benim kahramanımdı. Büyük devrimlerini okuduğum zaman çok duygulandım. Türkiye’yi modernleştirme yolunda Atatürk’ün giriştiği genel çabayı büyük bir takdirle karşıladım. O’nun dinamizmi , yılmak ve yorulmak bilmezliği insanda büyük bir etki yaratıyordu. O, Doğu’da modern çağın yapıcılarından biridir. O’nun en büyük hayranları arasında bulunmakta devam ediyorum.
- Sir A. Douglas Home
Mustafa Kemal ismini bundan 50 yıl önce seçkin bir Türk komutanı olarak duymuştuk. Daha sonra barışın kuruluşuyla devlet adamlığı özelliklerini ortaya koymak fırsatını elde etmesi, büyük milli önderlerden biri olarak O’na tarihin en yüce mevkilerinden birini kazandırmıştır. O kahraman ve cesur askeri saygıyla, modern Türkiye’nin gerçek babası olan devlet adamını da hayranlık ve şükranla anıyoruz.
- Hayato Ikeda
Atatürk’ün Türk Dili Devrimini gerçekleştirmesi ve dinle siyaseti birbirinden ayırarak Türk toplumunun modernleşmesini sağlamak yolundaki çabalarına karşı büyük bir hayranlık duymaktayız.
- General Douglas Mac Arthur
Asker – devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biriydi. Kendisi, Türkiye’nin en ileri memleketler arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır.Gene O, Türklere bu milletin büyüklüğünün temel taşını oluşturan kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir. BenAtatürk’ün sağdık arkadaşlarından biri olmakla büyük övünç duyuyorum.
- W. Somerset Maugham
Bir insanın değerinin en belirli ölçüsü kendi alanındaki üstünlüğünü dostuna düşmanına kabul ettirmesindedir. İşte Atatürk bu yüceliğe ermiş dahilerden biridir. Bir devrimci olarak modern Türkiye’yi yaratmış, davasında muzaffer olmuş ve yüzyılımızın büyük devlet adamları arasına katılmıştır.